Dede Korkut Kitabı
Dede Korkut kitabı, Oğuzların göçebelik hatıralarının, yaşayış biçimlerinin, gelenek ve hayat görüşlerinin anlatıldığı destansı bir eserdir. Atlı göçebe kültürünün çok renkli ve zengin özelliklerinin anlatıldığı bu eser iki tabakadan oluşur. İlk tabaka Oğuzların Anadolu’ya göçmeden önceki yurtları olan Siderya bölgesindeki 9-10. yüzyıla ait hatıralardan, ikinci tabaka ise Oğuzların 12-14. yüzyılda Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesine göç ettikten sonra buralara Türkmen ismiyle yerleşmelerine dayalı hatıralardan oluşur.
Birbirinden farklı içerikte on iki hikâyeden oluşan eser mitolojik birçok öge barındırsa da tarihî yönü ağırlıktadır. Hikâyelerde kişilerin isimlerinin, mevkilerinin ve şahsiyetlerinin değişmemesi onların gerçek hayatta yaşamış şahıslar olduğunu göstermektedir.
Oğuzların piri olarak geçen Korkut Ata (Dede Korkut) günümüze kadar ulaşan birçok hikâye ve rivayette esasen şaman olarak tanıtılmasına rağmen evliya olarak da geçmektedir. İlk varyantlarının Orta Asya’da oluştuğu kabul edilen Dede Korkut kitabındaki Korkut Ata, Orta Çağ İslam kaynaklarında evliya, derviş olarak tanıtılmaya çalışılmıştır. Dolayısıyla bu farklılığın sebebi İslamiyet’e geçiş dönemi eseri olmasından kaynaklanmaktadır.
Korkut Ata’nın tarihî şahsiyeti üzerine Kamil Hüseyinoğlu, Dede Korkut’un Şahsiyeti ve Yaşadığı Kültür Ortamı_adlı yazısında Korkut Ata’nın gerçekte Kayı İlinden, Kara Koca Oğlu Korkut Ata olduğunu ve İnal Yabgu döneminde de onun yanında vezirlik yaptığını düşünmektedir. Bu kanıya; 14. yüzyılda yaşamış olan Reşeiddin’in, Korkut Ata’nın İnal Yabgu zamanında yaşadığıyla ilgili vermiş olduğu bilgi ile Ebülgazı Bahadır Han’ın Şecere-i Terakime adlı eserinde İnal Yabgu’nun Köktürkler zamanında yaşamış Kapagan Kağan’ın küçük Oğlu olduğu, Korkut Ata’nın onun vezirlerinden biri olduğu bilgisiyle ulaşmıştır.
Üslup olarak canlı, akıcı ve doğal bir dil kullanılan eserde yapılan doğa tasvirleri etkileyicidir. Eserin özgün yanlarından biri de bu doğa tasvirleriyle Oğuzların iç dünya tasvirlerinin iç içe geçmiş olmasıdır. Doğaya çok önem veren Türkler, doğa ve insanı özdeşleştirmiştir. Bu önem onların hem konar-göçer yaşam şekliyle doğayla iç içe yaşamaları hem de Türk inancındaki doğanın öneminden kaynaklanmaktadır.
Aynı zamanda doğa, Oğuzların yaşayış tarzlarını etkilediği gibi hayat görüşlerini de etkilemiştir. Doğanın sert koşullarıyla mücadele eden Oğuz insanı için güç çok önemlidir. Dede Korkut’ta kişiyi simgeleyen şey güçtür. Bugaç Han hikâyesinde Dirse Han’ın oğlu doğadaki boğaya karşı savaşmış, ismini Korkut Ata’dan doğa karşısında güçlü olmasıyla almıştır. Ayrıca eserde sert doğa koşullarında hayatta kalmaya çalışan Oğuzların mücadeleci, cihangir kimliklerinin yanında iyilik, doğruluk gibi toplumu bir arada tutan değerler de verilmiştir.